sınırlamayan

listen to the pronunciation of sınırlamayan
Турецкий язык - Английский Язык
nonrestrictive
not limiting the reference of a modified word or phrase; "the nonrestrictive clause in `I always buy his books, which have influenced me greatly,' refers to his books generally and adds an additional fact about them
not restrictive; not imposing restrictions
{s} not restrictive, without limitations
sınırla
restrict

Restrictive practices can be damaging for industries. - Sınırlayıcı uygulamalar sanayiler için zararlı olabilir.

Freedom of speech was tightly restricted. - İfade özgürlüğü ciddi şekilde sınırlandı.

sınırla
delimit
sınırla
{f} border

Mexico is bordered on the north by the United States. - Meksika kuzeyde Abd tarafından sınırlanmıştır.

The path is bordered with hedges. - Yol çitlerle sınırlanmıştır.

sınırla
(Bilgisayar) limit to
sınırla
(Bilgisayar) limited to
sınırla
localise
sınırla
circumscribe
sınırla
{f} localized

The firemen localized the fire. - İtfaiyeciler yangını sınırladılar.

sınırla
{f} bordering
sınırla
{f} delimited
sınırla
circumscribed
sınırla
{f} limit

She knows her limitations. - O, kendi sınırlarını bilir.

The limits of my language mean the limits of my world. - Benim dil sınırlarım benim dünyamın sınırları anlamına gelir.

sınırla
limited

Our freedoms are being limited. - Özgürlüklerimiz sınırlanıyor.

Those children have limited verbal skills. - Şu çocuklar sözlü becerilerini sınırladı.

sınırla
limiting

Renewable energy is essential for limiting the increase of the global temperature. - Yenilenebilir enerji, küresel sıcaklık artışını sınırlamak için gereklidir.

sınırla
restricted

Entrance is restricted to those above 18. - Giriş 18 yaş üstü olanlara sınırlandırılmıştır.

Freedom of speech was tightly restricted. - İfade özgürlüğü ciddi şekilde sınırlandı.

sınırlamayan
Избранное