It was the warmth that I missed the most.
- Bu en çok özlediğim sıcaklıktı.
The warmth after the chills intoxicated us.
- Titremelerden sonraki sıcaklık bizi mest etti.
Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
- Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius.
- Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.
This heat is unbearable.
- Bu sıcaklık dayanılmaz.
Tom says he can't even work in this heat.
- Hatta Tom bu sıcaklıkta çalışamayacağını söylüyor.
It is very hot today.
- Bugün hava çok sıcak.
Don't use all the hot water.
- Sıcak suyun tümünü kullanma.
It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
- Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?
It's very warm today.
- Bugün hava çok sıcak.
It was very sultry that night.
- O gece hava çok sıcak ve nemliydi.
Tom passed out from the heat.
- Tom sıcaktan bayıldı.
Tom says he can't put up with the heat any longer.
- Tom sıcaklığa daha fazla katlanamayacağını söylüyor.
en yüksek sıcaklık 40 dereceyi geçmiyor.
It is warmer today than yesterday.
- Bugün dünden daha sıcak.
I'll postpone my trip to Scotland until it's warmer.
- Havalar daha sıcak oluncaya kadar seyahatimi erteleyeceğim.
It was a warm, friendly meeting.
- O sıcak, samimi bir toplantı oldu.
Reindeer are friendly animals.
- Ren geyikleri sıcak hayvanlardır.
It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel.
- Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.
The hot bath relaxed her.
- Sıcak bir banyo, onu rahatlattı.
Tom filled the bathtub with hot water.
- Tom küveti sıcak su ile doldurdu.