It is necessary to have a license to drive a car.
- Bir araba sürmek için bir ehliyete sahip olmak gereklidir.
It is a lot of fun to drive a car.
- Araba sürmek çok eğlencelidir.
Mary wants to lead a life worth living.
- Mary yaşamaya değer bir hayat sürmek istiyor.
I don't want to lead a dog's life any more.
- Artık mutsuz bir hayat sürmek istemiyorum.
Driving through that snowstorm was a nightmare.
- O kar fırtınasında araba sürmek bir kabustu.
Driving through that snowstorm was a nightmare.
- O kar fırtınasında araba sürmek bir kabustu.
Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.
- Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi.
You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
- Konuşman için alışılmamış bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
- Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
He urged her to drive carefully.
- Onu dikkatli araba sürmesi için uyardı.
She is going to learn how to drive.
- O, araba sürmeyi öğrenecek.
Tom thought he could reach the airport on time if he drove a little over the speed limit.
- Tom birazcık hız limitinin üzerinde sürerse vaktinde havaalanına yetişebileceğini düşündü.
Ambition drove him to murder.
- Hırs onu cinayete sürükledi.
He was exiled from his own country.
- Kendi ülkesinden sürgün edildi.
Santa Ana was living in exile in Cuba.
- Santa Ana Küba'da sürgünde yaşıyordu.
The rain lasted five days.
- Yağmur beş gün sürdü.
The speech lasted thirty minutes.
- Konuşma otuz dakika sürdü.
Do you know how to drive?
- Nasıl araba süreceğini biliyor musun?
You'll be able to drive a car in a few days.
- Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.
The war lasting for years impoverished the country.
- Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.
Have you ever driven a sports car?
- Hiç spor araba sürdün mü?
You'd better not have driven my car.
- Keşke arabamı sürmeseydin.
Neither Tom nor Mary has been deported.
- Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.
We banished him from the country.
- Biz onu ülkeden sürdük.
He was banished to an island for high treason.
- O vatana ihanet için bir adaya sürüldü.
Driving in the dark feels like flying!
- Karanlıkta araba sürmek uçmak gibidir.
Driving a car is a lot of fun.
- Araba sürmek çok eğlencelidir.
Neither Tom nor Mary has been deported.
- Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.