sürekli olarak

listen to the pronunciation of sürekli olarak
Турецкий язык - Английский Язык
(Hukuk) permanently

The man turned permanently blue after he drank the silver solution. - Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.

perpetually
continually

She complained continually that there was no money left. - O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.

If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky? - Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?

on and on
all the time
abidingly
constantly

His mother is constantly complaining about it. - Annesi sürekli olarak bundan şikâyet ediyor.

My uncle constantly causes his family trouble. - Amcam sürekli olarak ailesine başına bela olur.

on
continuously, continually, all the time
incessantly

A bird is incessantly singing in my balcony. - Bir kuş sürekli olarak balkonumda ötüyor.

continuously

You cannot get along with him because he speaks continuously. - O sürekli olarak konuştuğu için onunla anlaşamazsın.

In swimming pools, water is continuously pumped through a filter. - Yüzme havuzlarında, su sürekli olarak filtrelerden pompalanır.

evermore
invariably
in ordinary
(deyim) for good and all
for good

He says he is leaving the country for good. - O, sürekli olarak ülkeyi terk edeceğini söylüyor.

Tom intends to live in Japan for good. - Tom sürekli olarak Japonya'da yaşamaya niyetleniyor.

(Konuşma Dili) now and again
consistently

Sami consistently denied having an affair with Layla. - Sami, Leyla ile ilişkisi olduğunu sürekli olarak reddetti.

As recent research shows, the life expectancy in Japan is consistently increasing. - Yakın zamanda yapılan araştırmalara göre, Japonya'daki yaşam beklentisi sürekli olarak artıyor.

durably
continously
in constant
durable
perpetual
-den beri sürekli olarak
ever since
Турецкий язык - Турецкий язык
sıvırya
temelli