They verbally abused him.
 - Onlar onu sözle taciz etti.
They verbally abused them.
 - Onlar onları sözle taciz etti.
I could not believe his statement.
 - Ben onun sözüne inanamadım.
I'm going to ascertain the truth of his statement.
 - Onun sözünün aslını araştıracağım.
Your stomach won't be full from promises.
 - Miden sözlerden dolu olmayacaktır.
He promised to meet him at the coffee shop.
 - Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
He didn't believe Ben's words.
 - O, Ben'in sözlerine inanmadı.
A lot of English words are derived from Latin.
 - Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
I'll look up the expression in the dictionary.
 - Ben ifadeye sözlükte bakacağım.
Unfortunately, I had another commitment.
 - Ne yazık ki başka sözüm vardı.
Unfortunately, I have a commitment.
 - Ne yazık ki bir sözüm var.
Tom doesn't have a say in that matter.
 - Tom'un o konuda bir sözü yok.
Gentlemen, allow me to say a few words in greeting.
 - Baylar, karşılamada birkaç söz söylemem için bana izin verin.
You probably don't understand a word I'm saying today.
 - Galiba sen bugün söylediğim bir sözü anlamıyorsun.
My client isn't saying another word.
 - Müvekkilim başka bir söz söylemiyor.
I give my pledge that I will quit smoking.
 - Sigara içmeyi bırakacağıma söz veriyorum.
The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year.
 - Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.
That kind of remark does not befit you.
 - O tür sözler size yakışmıyor.
She seems to have taken my remark as an insult.
 - Benim sözümü hakaret olarak almış gibi görünüyor.
The term hutong, originally meaning water well, came from the Mongolian language about 700 years ago.
 - Orijinalde su kuyusu anlamına gelen hutong sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.
The union and the company have come to terms on a new contract.
 - Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaşma sağladılar.
It's all about sentences. Not words.
 - O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil.
Tom really likes this sentence.
 - Tom bu sözü gerçekten seviyor.
Mary becomes angry when Tom mentions her weight.
 - Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.
Nobody mentions my country.
 - Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.
I'm sorry, but I have a prior engagement.
 - Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.
I have a previous engagement.
 - Bir önceki sözleşmem var.
She cut in when we were talking.
 - Biz konuşurken sözümüzü kesti.
Don't interrupt me while I am talking.
 - Konuşurken sözümü kesme.
You must be faithful to your word.
 - Sözüne sadık olmalısın.
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
 - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.