söyletme

listen to the pronunciation of söyletme
Турецкий язык - Английский Язык

Определение söyletme в Турецкий язык Английский Язык словарь

söyle
{f} said

It doesn't matter what he said. - Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.

Bogdan said he would be there tomorrow. - Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.

söyle
spit it out !
söyle
told

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand. - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

Don't forget what I told you. - Sana söylediklerimi unutma.

söyletmek
draw
söyletmek
extract
söyle
told to
söyle
say

I've got nothing to say to him. - Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.

Say it in another way. - Onu başka bir şekilde söyle.

söyle
confide

This is confidential, I can only tell him personally. - Bu gizli, sadece ona kişisel olarak söyleyebilirim.

He hasn't said anything publicly, but in confidence he told me he's getting married. - O bana alenen bir şey söylemedi ama sır olarak o bana evleneceğini söyledi.

söyle
tell

Can you please tell me what time the train leaves? - Trenin ne zaman kalkacağını lütfen bana söyleyebilir misin?

Please tell me where you will live. - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.

söyle
{f} saying

He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning. - O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.

He received a telegram saying that his mother had died. - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.

söyletmek
draw sb out
söyletmek
nail down to
söyle
dictate
söyletmek
draw sth out
söyle
mouth

If you don't have anything nice to say, keep your mouth shut. - Söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını kapalı tut.

He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything. - Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.

söyle
apprise
söyle
told#to
söyle
spit it out
söyle
toldto
söyletmek
draw out
söyletmek
to allow (someone) to say (something)
söyletmek
to make (someone) say (something): Ahmet'e yalan söylettiler. They made Ahmet lie
söyletmek
to make sb say; to let sb say; to draw sb out (about sth)
söyletmek
to make (someone) talk: Mehmet'i söylettiler. They made Mehmet talk
Турецкий язык - Турецкий язык
Söyletmek işi
intak
Söyletmek
(Osmanlı Dönemi) TEKLİM
Söyletmek
(Osmanlı Dönemi) İSTİNTAK
söyletmek
Söylemesine yol açmak
söyletmek
Söylemek zorunda bırakmak, itiraf ettirmek
söyletme
Избранное