Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.
- Mike made a rude table from the logs.
Sana çakmak için iyi bir düşüncem var,zira çok kaba davrandın.
- I have a good mind to strike you for being so rude.
Nezaketsizliğe katlanamam.
- I can't stand rudeness.
Başkalarının önünde fısıldamak nezaketsizliktir.
- It's rude to whisper in front of others.
Tom'a saygısızlık etmek istemem.
- I don't want to be rude to Tom.
Onun edepsizliği tarafından şaşırdım.
- I was taken aback by his rudeness.
Sen terbiyesizce sözümü kestiğinde ben bir şey söylemeye çalışıyordum.
- I was trying to say something when you so rudely interrupted.
O kaba, kibirli ve cahil.
- He's rude, arrogant and ignorant.
Tom sana karşı kaba davranmaktan pişmanlık duyduğunu söylüyor.
- Tom says he regrets having been rude to you.
Lütfen beni affet. Kabalık etmek istemedim.
- Please forgive me. I didn't mean to be rude.
Kabalık etmek istemedim.
- I didn't mean to be rude.