Bazen gelecek ile ilgili huzursuzlanıyorum.
- I sometimes get uneasy about the future.
Çocuklar eve gelmediği zaman huzursuz hissetti.
- She felt uneasy when the children did not come home.
Sami gerçekten tedirgin hissetti.
- Sami felt really uneasy.
Tom hakkında biraz tedirgin hissediyorum.
- I feel a little uneasy about Tom.
Tom Mary ile o konu hakkında konuşurken rahatsızlık hissetti.
- Tom felt uneasy talking to Mary about that matter.
Sami kendini gerçekten rahatsız hissetti.
- Sami felt really uneasy.
Endişe verici bir sessizlik vardı.
- There was an uneasy silence.