Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
- I put the rest of your clothes in the laundry.
Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
- My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
Çok yorgun olduğumdan dolayı dinlenmek için durdum.
- Becoming very tired, I stopped to rest.
Mary, tatili sırasında dinlenmeyi çok ümit ediyor.
- Mary hopes to rest a lot during her vacation.
Canım dinlenmek istiyor.
- I feel like taking a rest.
Tom, bütün gün çalışıyordu, dinlenmek istedi.
- Tom, who had been working all day, wanted to have a rest.
Yorgun görünüyorsun. Bir veya iki saat istirahat etmelisin.
- You look tired. You ought to rest for an hour or two.
Eve git ve iyi bir gece istirahati al.
- Go home and get a good night's rest.
Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
- My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
Lütfen hayatınızın geriye kalanı için bu kelimeleri hatırlayın.
- Please, remember those words for the rest of your life.
Çağdaş uygarlık, bilim ve eğitim temeli üzerine dayanmaktadır.
- Modern civilization rests on a foundation of science and education.
Dinlenme yerine, o her zamankinden çok daha sıkı çalıştı.
- Instead of taking a rest, he worked much harder than usual.
Hafta sonlarında birçok kişi dinlenme yerine çalışır.
- On weekends, many people work instead of having a rest.
Hayatımın geri kalanını pişman olarak geçirmek istemiyorum.
- I don't want to spend the rest of my life regretting it.
Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz?
- Do you want the rest of my sandwich?
Ben yaz tatilinde bir restoranda çalıştım.
- I worked at a restaurant during summer vacation.
Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
- Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
Ormandaki sessizlik huzur verici.
- The silence in the forest is restful.
Arkadaşımın gelmesini çok uzun süre beklemek zorunda kaldığımda huzursuz hissediyorum.
- I feel restless when I have to wait too long for my friend to show up.
Tom yarım şeftali yedi ve artanını bana uzattı.
- Tom ate half the peach and handed me the rest.
Artanını ona bıraktım ve dışarı çıktım.
- I left the rest to him and went out.
Tom'un gerçekten tek istediği oturmak ve dinlenmek için bir yerdi.
- All Tom really wanted was a place to sit down and rest.
Bütün yapmak istediğimiz oturmak ve dinlenmek.
- All we want to do is sit down and rest.
Yaz tatili sırasında sadece dinleneceğim.
- I'm just going to rest during the summer vacation.
Yaşlı bir adam ağacın altında dinleniyordu.
- An old man was at rest under the tree.
Dosyaların geri kalanı nerede?
- Where are the rest of the files?
Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz?
- Do you want the rest of my sandwich?
Günün geri kalan kısmında uyudum.
- I slept the rest of the day.
Lütfen bize hikayenin geri kalan kısmını anlat.
- Please tell us the rest of the story.
Bence sevgi birinin kendi duygularını dizginleyebilir ve diğerlerini dikkate alır.
- To me, love is being able to restrain one's own feelings and take others into consideration.
Diğerleri gibi olma. Sen böyle olduğun gibi çok güzelsin.
- Don't be like the rest of them. You're so beautiful just the way you are.
Durmak yok yola devam.
- There is no rest for the weary.
Pahalı bir restoranda rahatsız hissettim.
- I felt out of place in the expensive restaurant.
Tom rahatlamış ve dinlenmiş görünüyor.
- Tom looks relaxed and rested.
Bazılarımız geriye kalanlarımızın arzu ettikleri şey oldukları zaman hariç, hepimiz hiçbirimizin olamadığını olmaya çalışırız.
- All of us try to be what none of us couldn't be except when some of us were what the rest of us desired.
Kalanları alabilirsiniz.
- You can have the rest.
Durmak yok yola devam.
- There is no rest for the weary.
Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı.
- Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.
Üç gün önce Boston'a vardım fakat ailenin gerisi yarına kadar buraya gelmeyecek.
- I arrived in Boston three days ago, but the rest of the family won't get here until tomorrow.
Gerisini sana yarın anlatacağım.
- I will tell you the rest tomorrow.
Tom buraya geri kalanımızdan daha önce vardı.
- Tom arrived here before the rest of us.
Geri kalanımızın yapamadığı şeyi yaptın.
- You did what the rest of us couldn't do.
Ben iyi bir gece uykusu uyumanı istiyorum.
- I want you to get a good night's rest.
Tom ömrünün geriye kalanını hapiste geçirmek istemiyor.
- Tom doesn't want to spend the rest of his life in jail.
Lütfen hayatınızın geriye kalanı için bu kelimeleri hatırlayın.
- Please, remember those words for the rest of your life.
Tom bir zamanlar ucuz bir restoranda yemek yedi ve gıda zehirlenmesi oldu, bu yüzden artık nerede yemek yediği hakkında çok dikkatli.
- Tom once ate at an cheap restaurant and got food poisoning, so now he is very careful about where he eats.
O artık kendini tutamadı.
- He could no longer restrain himself.
Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.
- How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
Ben iyi bir gece uykusu uyumanı istiyorum.
- I want you to get a good night's rest.
Ölüm cezası bu ülkeye geri getirildi.
- Death penalty has been restored in this country.
Uzanmak ve bir süre dinlenmek istiyorum.
- I want to lie down and rest for a while.
The body's centre of gravity may affect its state of rest.
She ate some of the food, but was not hungry enough to eat it all, so she put the rest in the refrigerator to finish later.
The sun sets, and the workers go to their rest.
We took a rest at the top of the hill to get our breath back.
Now that we're all in agreement, we can put that issue to rest.
Rest assured that I will do my best.
I rest my case.
I rested against the wall for a minute.
Higgins can't quite reach the white with his cue, so he'll be using the rest.
She was laid to rest in the village cemetery.
It was nice to have a rest from the phone ringing when I unplugged it for a while.
... rest of your metrics. ...
... ROMNEY: … and the rest of the answer, way off the mark. ...