Kalenin dış tarafı beyaza boyandı.
- The outside of the castle was painted white.
Duvar dış tarafta beyaz ve içeride yeşil.
- The wall is white on the outside and green on the inside.
Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?
- Could we have a table outside?
Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
- Outside of him, no one else came to the party.
Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?
- Could we have a table outside?
Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
- I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
Tom'un arabasını deponun dışına park edilmiş gördüm.
- I saw Tom's car parked outside the warehouse.
Bir gün ülke dışına uçmak isteyeceğim.
- One day I'll want to fly outside the country.
Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
- I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
Bütün dikkatimi dışarıdaki manzaraya yöneltti.
- He addressed my full attention to the landscape outside.