O, İngilizcede hızlı bir gelişme yaptı.
- He has made rapid progress in English.
Hızlı nüfus artışını önlemeliyiz.
- We must prevent rapid population growth.
Ben azami sürat yapıyorum.
- I'm doing the speed limit.
Son sürat gitmek istiyorum.
- I want to go full speed.
Babaannenin ani ölümünden sonra, büyükbaba hızla yaşlanmaya başladı.
- After Grandma's sudden death, Grandpa began to age rapidly.
Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
- The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.
- My wishes for your father's rapid recovery.
Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.
- A computer can calculate very rapidly.
Bir araba son hızla geçti.
- A car passed by at top speed.
İşte bir hız arabası geliyor, geçelim!
- Here comes a speeding car, let's cross!