I often listen to soothing music in order to relax.
- Rahatlamak için sık sık rahatlatıcı müzik dinlerim.
It's not really that relaxing.
- Bu gerçekten o kadar rahatlatıcı değil.
I'd like to invite you to my favourite café. It’s a nice, relaxing place with a good vibe.
- Seni en sevdiğim kafeye davet etmek istiyorum. O, rahatlatıcı bir ortamı olan güzel bir yer.
That's a very comforting thought.
- Bu çok rahatlatıcı bir düşünce.
Tom doesn't need comforting.
- Tom'un rahatlatıcıya ihtiyacı yok.