Tom couldn't seem to put Mary at ease.
- Tom dün gece Mary'yi rahat ettiriyor gibi görünmüyordu.
I never felt at ease in my father's company.
- Babamın şirketinde asla rahat hissetmedim.
I feel more comfortable behind the wheel.
- Direksiyonun arkasında daha rahat hissediyorum.
Everybody feels comfortable with him.
- Herkes onunla birlikte rahat hisseder.
I feel more comfortable behind the wheel.
- Direksiyonun arkasında daha rahat hissediyorum.
Are people comfortable? No.
- İnsanlar rahat mı? Hayır.
Tom was sitting in an easy chair, watching TV.
- Tom televizyon izlerken rahat bir koltukta oturuyordu.
Two women are taking it easy on a bench in the park.
- İki kadın parktaki bir bankta rahat ediyorlar.
Your house has a very cozy atmosphere.
- Evinin çok rahat bir atmosferi var.
We live in a cozy little house in a side street.
- Yan sokaktaki küçük ve rahat bir evde yaşıyoruz.
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
I felt quite relieved after I had said all I wanted to say.
- Söylemek istediğim her şeyi söyledikten sonra oldukça rahatlamış hissettim.
I am very much relieved to know that.
- Onu bildiğim için çok rahatladım.
I can easily wait till tomorrow.
- Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
Tom won the race easily.
- Tom yarışı rahat kazandı.
Fadil took a shower to calm his nerves down.
- Fadıl sinirlerini rahatlatmak için duş aldı.
She's always very calm and relaxed.
- O her zaman çok sakin ve rahat.
Luxury and convenience do not equate to happiness.
- Lüks ve rahatlık mutluluğa eşit değildir.
Relax, you're doing fine.
- Rahatla, iyi gidiyorsun.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
Just relax. Everything's going to be all right.
- Sadece rahatla her şey yoluna girecek.
My uncle now lives in comfort.
- Amcam şimdi rahat yaşıyor.
The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
Tom looks relaxed and rested.
- Tom rahatlamış ve dinlenmiş görünüyor.
I felt out of place in the expensive restaurant.
- Pahalı bir restoranda rahatsız hissettim.
Very few places on our earth remain undisturbed by civilization.
- Dünyamız üzerinde çok az yer uygarlık tarafından rahatsız edilmeden kalmıştır.
Where we can talk undisturbed?
- Nerede rahat konuşabiliriz?
The dead are gone and they cannot defend themselves. The best thing to do is to leave them in peace!
- Ölüler gitti, onlar kendilerini savunamazlar. Yapılacak en iyi şey onları rahat bırakmaktır!
During the bubble, people dreamt of a life of leisure.
- Hayal sırasında, insanlar rahat bir hayatı hayal ettiler.
I only wanted to make you comfortable.
- Ben sadece seni rahat ettirmek istedim.
Tom wanted to comfort Mary.
- Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.