Tom su içmek için bir çeşmede durdu.
- Tom stopped at the water fountain to get a drink.
İstasyonun önünde bir çeşme vardır.
- There is a fountain in front of the station.
Şimdi çocuk zaten pınara düştü.
- Now the child has already fallen in the fountain.
Yanınızda bir dolmakaleminiz var mı?
- Do you have a fountain pen with you?
Bu dolmakalem şimdiye kadar kullandığım herhangi biri kadar iyi.
- This fountain pen is as good as any I have ever used.
The words of a man's mouth are as deep waters, and the wellspring of wisdom as a flowing brook.
- Die Worte aus dem Mund eines Menschen sind wie ein tiefes Wasser, und die Quelle der Weisheit ist ein voller Strom.