Buluşma tarihini ileri aldık.
- We advanced the date of the meeting.
O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
- She teaches English to advanced students.
Nehire doğru ilerlediler.
- They advanced to the river.
Ordu düşmanın üzerine ilerledi.
- The army advanced on the enemy.
Onun ilerlemiş yaşı onun bir iş bulmasını engelliyor.
- His advanced age prevents him from getting a job.
Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
- Japan is becoming the most advanced country technologically.
Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
- Advanced countries must give aid to developing countries.