Onun üyelik ayrıcalıkları vardır.
- He has the privileges of membership.
Rütbenin ayrıcalıkları var.
- Rank has its privileges.
Rütbenin ayrıcalıkları var.
- Rank has its privileges.
Bu kredi kartı, bize belirli ayrıcalıklar sağladı.
- This credit card entitles us to certain privileges.
Ödevsiz hak, ayrıcalıktır.
- A right without a duty is a privilege.
Sizinle tanışmak bir ayrıcalık.
- It's a privilege to meet you.
Ödevsiz hak, imtiyazdır.
- A right without a duty is a privilege.
Emperyalizm, güçlü zümrelerin başka topluluklara hükmederek imtiyazlarını koruyup genişletmeye çalıştığı ideoloji ve pratiktir.
- Imperialism is an ideology and practice of powerful groups trying to secure or expand their privileges via dominating other groups.
Biz yabancı turistlere vergi muafiyeti ayrıcalığı veriyoruz.
- We give foreign tourists the privilege of tax exemption.