Amcam ona bir hediye verdi.
- My uncle gave him a present.
Dayım ona bir hediye verdi.
- My uncle gave him a present.
Tom harika bir sunucu.
- Tom is a great presenter.
Tom sunuculardan biriydi.
- Tom was one of the presenters.
Cennet ya da cehennem yoktur. Biz sadece şimdiki zamanda yaşayabiliriz.
- There is no heaven or hell. We can only live in the present.
Hepimiz şimdiki zamanın yanı sıra geçmişle ve gelecekle bağlandık.
- All of us are connected with the past and the future as well as the present.
Tom'un dışında herkes mevcuttu.
- All but Tom were present.
Mevcut evimiz çok küçük, bu nedenle taşınmaya karar verdik.
- Our present house is too small, so we decided to move.
Tom'a bir armağan alman gerekir.
- You need to buy Tom a present.
Ben onlara bir armağan almak zorundayım.
- I've got to get them a present.
Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
- The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
- The mayor presented him with the key to the city.
O, şu anki maaşından memnun.
- She is content with his present salary.
Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
- My uncle is staying in Hong Kong at present.
Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.
- You must live in the present, not in the past.
Şimdiki işimi bırakacağım.
- I am going to leave my present job.
Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.
- I got you a pen as a birthday present.
Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.
- I would like to give him a present for his birthday.
Tom kız arkadaşına çok özel bir hediye vermek istedi.
- Tom wanted to give a very special present to his girlfriend.
Tom bir sunum vermek zorunda.
- Tom has to give a presentation.
Şu bulunanların hepsi gözyaşlarına boğuldu.
- Those present were all moved to tears.
Toplantıda bulunanlar tasarıyı destekledi.
- Those present at the meeting supported the bill.
Halihazırda, okulumuzda 1600 öğrenci var.
- At present, we have 1,600 students at our school.
Ben Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısı'ndayım.
- I'm at the Libre Software Meeting to present the Tatoeba project.
Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısındayım.
- I'm at the LSM to present the Tatoeba project.
O, şu anki maaşından memnun.
- She is content with his present salary.
Tom şu anki maaşından memnun değil.
- Tom isn't content with his present salary.
Tom bugünkü maaşından memnun.
- Tom is content with his present salary.
Bugünkü durumundan memnundur.
- He is content with his present state.
Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
- I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
Tom bütün sabahı sunumuna hazırlanmakla geçirdi.
- Tom spent the whole morning getting ready for his presentation.
Tüm üyeler toplantıda hazır bulundu.
- All the members were present at the meeting.
Several people were present when the event took place.
The theater is proud to present the Fearless Fliers.
The patient presented with insomnia.
There is no time like the present.
- There's no time like the present.
I am looking for a present for my mother.
- I'm looking for a present for my mother.
... to our presenters, please make sure your cell phones and any and all mobile devices are ...