A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
- Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.
There is a portrait of Bob on the wall.
- Duvarda Bob'un bir portresi var.
Tom likes to photograph landscapes; Mary prefers portraits.
- Tom manzara fotoğrafları çekmeyi seviyor; Mary portreleri seviyor.
He was an artist who earned a living by painting royal portraits.
- O, kraliyet portrelerini yaparak geçimini sağlayan bir sanatçıydı.