Savaş, sen kazansan bile, seni daha yoksul ve daha güçsüz yapar.
- War makes you poorer and weaker, even if you win.
Yoksul daha da yoksullaşıyor.
- The poor are getting poorer.
Avrupa Birliği'nin en yoksul ülkesi, Amerika Birleşik Devletlerindeki en yoksul eyaletten daha mı yoksuldur?
- Is the poorest country in the European Union poorer than the poorest state in the United States?
Onun görme kabiliyeti kötü.
- He has poor eyesight.
Pirinç hasatı bu yıl kötü.
- The rice crop is poor this year.
Fakir, çok az şeye sahip olan değildir fakat çok isteyendir.
- Poor is not the one who has too little, but the one who wants too much.
Fakir olmayı zengin olmaya tercih ederim.
- I prefer being poor to being rich.
O, yoksullara yardım eli uzattı.
- He held out a helping hand to the poor.
O yoksul olduğu gibi cömerttir.
- Poor as he is, he is generous.
Zavallı köpeğe acıdım.
- I felt for the poor dog.
Zavallı Tom şu an üç saattir uyumaya çalışıyor.
- Poor Tom's been trying to get to sleep for three hours now.
Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
- For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
Zayıf görme bir atlet için bir engeldir.
- Poor sight is a handicap to an athlete.
Tom'un zayıf bir hafızası var.
- Tom has a poor memory.
Yoksul İrlandalı şimdi yapayalnız bırakıldı ve diğerlerinin nereye gittiğini bilmiyordu, bu yüzden, o sadece çok üzgün ve sefil bir şekilde olduğu yerde kaldı.
- The poor Irishman was now left all alone, and did not know where the others had gone to, so he just stayed where he was, very sad and miserable.
Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
Verimsiz bir pirinç hasadı başımızı belaya sokacaktır.
- A poor rice harvest will get us into real trouble.
Yetersiz bir sürücü olmasına rağmen sürücü sınavını geçebildi.
- He managed to pass his driving test even though he was a poor driver.
Konuşması çok yetersizdi.
- His speech was very poor.
Muhtemelen uyuşturucu kullanıyorsunuz. Bu sizi daha sağlıksız yapar.
- You probably smoke drugs. It makes you poorer.
Yoksul bir adamın oğlu olan Dan, bir üniversite eğitiminin hayalini kuruyordu.
- Dan, the son of a poor man, dreamed of a university education.
We were so poor that we couldn't afford shoes.
I received a poor reward for all my hard work.
Cow's milk is poor in iron.
That was a poor performance.
Oh you poor little thing.
The poor are always with us.
... But in general, the poorer and the younger you are, the more likely you are to be a tenant ...
... a poorer-quality experience-- ...