Savaş, sen kazansan bile, seni daha yoksul ve daha güçsüz yapar.
- War makes you poorer and weaker, even if you win.
Savaş, sen kazansan bile, seni daha yoksul ve daha güçsüz yapar.
- War makes you poorer and weaker, even if you win.
Avrupa Birliği'nin en yoksul ülkesi, Amerika Birleşik Devletlerindeki en yoksul eyaletten daha mı yoksuldur?
- Is the poorest country in the European Union poorer than the poorest state in the United States?
Pirinç hasatı bu yıl kötü.
- The rice crop is poor this year.
Su yokluğu nedeniyle kötü hasat hasat yaptık.
- We had a poor harvest because of the lack of water.
Fakir olmayı zengin olmaya tercih ederim.
- I prefer being poor to being rich.
Zenginlerin fakirleri hor görme eğilimleri vardır.
- The rich are apt to look down upon the poor.
O yoksul olduğu gibi cömerttir.
- Poor as he is, he is generous.
O, yoksul olduğu için mutludur.
- Poor as he is, he is happy.
Şu zavallı kadın engelli.
- That poor lady is disabled.
Zavallı Tom'un her yerinde.
- It's all over with poor Tom.
Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
- For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
Japonca bilgim oldukça zayıftır.
- My knowledge of Japanese is rather poor.
Tom'un zayıf bir hafızası var.
- Tom has a poor memory.
Yoksul İrlandalı şimdi yapayalnız bırakıldı ve diğerlerinin nereye gittiğini bilmiyordu, bu yüzden, o sadece çok üzgün ve sefil bir şekilde olduğu yerde kaldı.
- The poor Irishman was now left all alone, and did not know where the others had gone to, so he just stayed where he was, very sad and miserable.
Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
Verimsiz bir pirinç hasadı başımızı belaya sokacaktır.
- A poor rice harvest will get us into real trouble.
Yetersiz eğitim politikası Japonya için zararlıdır.
- The poor educational policy is a detriment to Japan.
Konuşması çok yetersizdi.
- His speech was very poor.
Muhtemelen uyuşturucu kullanıyorsunuz. Bu sizi daha sağlıksız yapar.
- You probably smoke drugs. It makes you poorer.
Yoksul bir adamın oğlu olan Dan, bir üniversite eğitiminin hayalini kuruyordu.
- Dan, the son of a poor man, dreamed of a university education.
We were so poor that we couldn't afford shoes.
I received a poor reward for all my hard work.
Cow's milk is poor in iron.
That was a poor performance.
Oh you poor little thing.
The poor are always with us.
... a poorer-quality experience-- ...
... become poorer, detached from an increasing torrent of rich ...