Onun duyguları kolayca incinir.
- Her feelings are easily hurt.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Kendini iyi hissetmediği için yatakta kaldı.
- He stayed in bed because he wasn't feeling well.
Susie iyi hissetmediği için oyuna katılamadı.
- Susie was unable to take part in the game because she wasn't feeling well.
Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
- Tom wasn't feeling particularly talkative.
Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
- Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
Bu sabah kendimi çok hasta hissederek uyandım.
- I awoke this morning feeling very ill.
Evin sallandığını hissederek caddeye doğru koştum.
- Feeling the house shake, I ran out into the street.
Tom bir çubukla yeri dürttü.
- Tom poked the ground with a stick.
O bir sopayla kız kardeşinin gözüne dürttü.
- She poked her sister in the eye with a stick.
Benim hakkımda bilmen gereken bir şey her cuma gecesi poker oynamamdır.
- One thing you should know about me is that I play poker every Friday night.
Tom nasıl poker oynayacağını bilmiyor.
- Tom doesn't know how to play poker.
Sanırım Tom biraz stresli hissediyor.
- I think Tom is feeling a little stressed.
Sanırım Tom'un duygularını incitmemek için çok dikkatli olmamız gerekiyor.
- I think we need to be very careful not to hurt Tom's feelings.
Perhaps all those super hackers who so regularly produce infinite lives etc. could produce pokes to be used by 128K users.
In the summertime they'd reach out and snatch your straw hat right off your head, and if you were fool enough to go after it your poke was bound to be lighter when you came out.