planlanmamış

listen to the pronunciation of planlanmamış
Турецкий язык - Английский Язык
unscheduled
chance
planla
{f} schedule

The training session is scheduled to begin at 4 p.m. - Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.

Tom is scheduled to give a concert in Boston on October 20th. - Tom 20 Ekimde Boston'da bir konser vermeyi planladı.

planla
{f} scheduled

I believe we have a staff meeting scheduled for 2:30. - 2.30'da planlanan bir personel toplantımız olduğuna inanıyorum.

Tom is scheduled to give a concert in Boston on October 20th. - Tom 20 Ekimde Boston'da bir konser vermeyi planladı.

planla
{f} schema
planla
{f} planned

Things didn't go as planned. - İşler planlandığı gibi gitmedi.

It seems that Tom had planned to give Mary the loan she had been looking for. - Tom Mary'nin aradığı krediyi vermeyi planlamış görünüyor.

planla
{f} plan

Things didn't go as planned. - İşler planlandığı gibi gitmedi.

You must accommodate your plans to mine. - Sen planlarını benimkine uydurmalısın.

planla
lay out
planla
{f} intended

Tom intended to tell Mary everything. - Tom Mary'ye her şeyi söylemeyi planladı.

I had no idea of what she intended to do. - Onun ne yapmayı planladığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.

planla
map out
planla
think out
planla
{f} planning

The attack began without enough planning. - Saldırı yeterli planlama yapılmadan başladı.

He works in the planning section. - O, planlama bölümünde çalışıyor.

planla
structure
planla
mapout
planla
thinkout
önceden plânlanmamış
undesigned
önceden plânlanmamış
unpremeditated