Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
O sizinle doğrudan temas kuracak.
- He will be contacting you directly.
Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın.
- You should never look directly at the Sun with the naked eye.
Bu cümleler doğrudan doğruya bağlantılı değildir.
- These sentences are not directly linked.
Tom'la direkt olarak konuşmadım.
- I didn't speak with Tom directly.
Lütfen patates cipslerini kaseye koy. Onları direkt olarak torbadan yeme.
- Please put the potato chips in the bowl. Don't eat them directly from the bag.
Tom eve varır varmaz doğruca odasına gitti.
- Tom went directly to his room as soon as he got home.
Tom doğruca musluktan içiyor.
- Tom is drinking directly from the faucet.
To put it more directly: he's not 'made redundant' but sacked.