He is regretful that he couldn't go.
- O, gidemediğine pişman.
I'm sorry for what I've done.
- Yaptığım şeyden pişmanım.
If you do that, you'll be sorry.
- Onu yaparsan pişman olacaksın.
Oh, I'm so sorry, said Anne penitently.
- Anne pişman bir şekilde Ah, çok üzgünüm dedi.
Fadil was remorseful for his crimes.
- Fadıl suçlarından dolayı çok pişmandı.
Dan wasn't remorseful about killing Linda.
- Dan, Linda'nın öldürülmesi konusunda pişman değildi.