Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
- I bought a new personal computer yesterday.
Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.
- Personal computers are very useful.
Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?
- Why do you always have to get so personal when we have an argument?
Şahsi bir çek kabul eder misiniz?
- Will you take a personal check?
Tom'un özel hayatı hakkında çok şey bilmiyorum.
- I don't know much about Tom's personal life.
Bu Tom Jackson, benim özel asistanım.
- This is Tom Jackson, my personal assistant.
Bence bu kişiye özel.
- I think it's personal.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
- I bought a new personal computer yesterday.
Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
- You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
Tom'la şahsen konuşmam lâzım.
- I need to speak to Tom personally.
Tom'u şahsen tanımıyorum.
- I don't know Tom personally.
Tom kötü bir şahıs değil.
- Tom isn't a bad person.
Hiçbir şey bir şahıs olmak kadar zor değil.
- Nothing is as difficult as becoming a person.
Please attach a personal statement (no more than one page) that outlines why you would like to participate in this program.
O tür şeyi ne tip insan yapardı?
- What sort of person would do that kind of thing?
Tom her zaman gülümseyen bir tiptir.
- Tom is the type of person who always smiles.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Yoshio kişilik olarak annesine ve görünüş olarak babasına benziyor.
- Yoshio resembles his mother in personality and his father in appearance.
Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
- The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
Tom sempatik bir adam.
- Tom is an agreeable person.
Yaşlı adam odasında öldü.
- The old person died in their room.
Duygulu bir kimseyim, bilirsin.
- I am a sensitive person, you know.
Kimse paranın çoğunu katkıda bulunan kişinin Tom olduğunu bilmiyordu.
- Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money.
Sen kötü bir insansın.
- You are a mean person.
Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
Kişisel olarak, bundan hoşlandım.
- Personally, I liked this one.
Onu kişisel olarak almayın.
- Don't take it personally.
Bizzat git ve onunla görüş.
- Go and see him in person.
O oraya bizzat gitti.
- He went there in person.
Ebola vücut sıvıları yoluyla insandan insana yayılır.
- Ebola spreads from person to person through bodily fluids.
Vücut kitle endeksi 25 ile 29 arasında olan bir kişi kilolu olarak düşünülmektedir.
- A person with a BMI of 25 to 29 is considered overweight.
Güzellik bir kişinin karakteri hakkında bir şey söylemez.
- Beauty doesn't say anything about the character of a person.
Jose kendini kötü karakterli bir kişi olarak gösterdi.
- José showed himself to be a person of bad character.
Tom'la bizzat konuşabilip konuşamayacağımı merak ediyorum.
- I wonder if I might speak to Tom personally.
Onunla bizzat ilgileneceğim.
- I'll take care of it personally.
His personal best was a seven-minute mile.
His personal conduct is above reproach.
His personal conduct needs to be evaluated.
Under the new personal flotation device regulations, boats 16 feet and longer must have one wearable type flotation device on board the boat for each person.
The modern bathroom is the temple of personal hygiene.
My PR in the marathon is 5 hours, 52 minutes.
Many personal unions were ended by differences in the monarchies' rules of dynastic succession, while cases of dispute thereabout lead to dynastic wars.
personal-computer model.
THE favourable reception the Orrery has met with from Perſons of the firſt diſtinƈtion, and from Gentlemen and Ladies in general, has induced me to add to it ſeveral new improvements in order to give it a degree of Perfeƈtion; and diſtinguiſh it from others ; which by Piracy, or Imitation, may be introduced to the Public.
By common law a corporation or a trust is legally a person.
Meanwhile, the dazed Sullivan, dressed like a bum with no identification on his person, is arrested and put to work on a brutal Southern chain gang. — New York Times, 2004.
Where is the person?.
I like you personally, but as a colleague you are useless.
Ken appears a friendly person.
- Ken appears to be a friendly person.
You had better go in person.
- You'd better go in person.
... They were working out with personal trainers. ...
... the most pivotal moments in personal computing. ...