She made my life miserable.
- O hayatımı perişan etti.
This miserable old church is the oldest building in our country.
- Bu perişan eski kilise ülkemizdeki en eski yapıdır.
Tom was looking somewhat distraught.
- Tom biraz perişan görünüyordu.
Tom looks distraught.
- Tom perişan görünüyor.