Otobüse ödemek için param yok.
- I have no money to pay for the bus.
O, kitap için ödemek zorunda.
- She has to pay for the book.
Vergi ödemek her işçinin yükümlülüğüdür.
- It is the obligation of every worker to pay taxes.
Babamın borcunu ödemekten berat edildim.
- I was absolved from paying my father's debt.
Onun ödemesi gerektiğini iddia ettim.
- I demanded that he should pay.
Ödeme yapmadan restorandan ayrıldı.
- He left the restaurant without paying.
Sermaye yetersizliği nedeniyle geleceğimiz zorluklarla dolu olacak.
- Our future will be full of difficulties because of lack of funds.
Sermaye yetersizliği nedeniyle projemizi gerçekleştiremedik.
- We couldn't carry out our project because of a lack of funds.
Onların fonları bitti.
- They are short of funds.
IMF Uluslararası Para Fonu (IMF) anlamına gelir.
- IMF stands for International Monetary Fund.
Saatlik ücretin ne kadar?
- How much is your hourly pay?
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
İlk maaşın ile ne yapacaksın?
- What are you going to do with your first pay?
Maaş altı kişilik bir aile için yeterli değildir.
- The pay is not adequate for a family of six.
Sizi ziyaret etmek için geldik.
- We have come to pay you a visit.
Tom'un söylediklerine dikkat etmek zorunda değilsiniz.
- You don't have to pay attention to what Tom says.
Bugün senin öğle yemeğin için parayı ben ödeyeceğim.
- I'll pay the money for your lunch today.
Hey! Scott! Faturamı öde!
- Hey! Scott! Pay my bill!
Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.
- If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage.
Tom'un patronu onun çalışmasını takdir ediyor fakat ona zam vermek istemiyor.
- Tom's boss appreciates his work, but he doesn't want to give him a pay raise.
İndeksli yatırım fonlarına yatırım yapmak istiyorum
- I want to invest in index funds.
Tom para kaynağını tüketiyor.
- Tom is running short of funds.
Biz para kaynağını tükettik.
- We exhausted our funds.
Bir otel odasına dünya kadar para vermek istemiyorum.
- I don't want to pay through the nose for a hotel room.
Bir dahaki sefere bunun bedelini ödersin!
- Next time you'll pay for it!
Birisi bedeli ödemek zorunda.
- Someone has to pay the price.
He paid for his wild youth with a lonely old age.
I pay for everything with my credit card whenever I can.
He paid for his fun in the sun with a terrible sunburn.
It didn't pay him to keep the store open any more.
Many employers have rules designed to keep employees from comparing their pays.
He was allowed to go as soon as he paid.
The children shared a pizza after school.
- Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
He has not paid his portion of the rent.
- O, kira payını ödemedi.
The bank has raised its dividend by 20%.
- Banka, kar payını % 20 oranında yükseltti.
I share your concern.
- Ben endişeni paylaşıyorum.
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
You always take the lion's share!
- Aslan payını hep sen alıyorsun!
We left a margin for error in our estimates.
- Tahminlerimizde hata payı bıraktık.
The distributors are asking for an exceptional margin.
- Dağıtıcılar olağanüstü bir pay istiyorlar.
We're splitting the bill.
- Biz faturayı paylaşıyoruz.
I agreed to split the money with Tom.
- Parayı Tom'la paylaşmayı kabul ettim.
Tom, Mary and John shared the cost of the party.
- Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
- Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
Do you share common interests?
- Ortak çıkarları paylaşıyor musunuz?
We have shared values and interests.
- Biz değerleri ve çıkarları paylaştık.
... pay for my food and pay for an apartment. I can't begin to pay back my student loans.†...
... money on things to borrow money from China to pay for it. That's number one. ...