Ayakta durmayı sevmiyorum.
- I don't like being stood up.
Otobüs beklerken ayakta durdum.
- I stood waiting for a bus.
Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
- We stood looking at the beautiful scenery.
Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
- She stood silently, her head tilted slightly to one side.