Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti. - The salesperson persuaded her to buy the dress.
Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti.
The salesperson persuaded her to buy the dress.
Onu partiye gitmeye ikna ettim. - I persuaded him to go to the party.
Onu partiye gitmeye ikna ettim.
I persuaded him to go to the party.