Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
- The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
Tom ve Mary beş parasız.
- Tom and Mary are broke.
O ayın sonunda her zaman züğürttür.
- He's always broke at the end of the month.
Züğürt olmasam onu alırdım.
- If I weren't broke, I'd buy it.
Benim televizyon bozuk.
- My television is broken.
Benim masa saati bozuk gibi görünüyor.
- My clock seems to be broken.
Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu söyledi.
- Tom says Mary is broke.
Meteliksiz olduğunu düşündüm.
- I thought you were broke.
Jack kırdığı tabağı sakladı fakat küçük kız kardeşi onu gammazladı.
- Jack hid the dish he had broken, but his little sister told on him.
Düşen at boynunu kırdı.
- The horse broke its neck when it fell.