Boşanma genellikle acı bir ayrılıktır.
- Divorce is generally a painful parting.
Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
- This factory manufactures automobile parts.
Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
- Death is an integral part of life.
Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar.
- They debated other parts of the proposal.
Tayland'da ülkenin bazı kısımları pirinç yetiştirmek için şimdiden aşırı kuru hale geldi.
- In Thailand it has already become too dry to grow rice in some parts of the country.
Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
- The police regarded him as a party to the crime.
Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim.
- I intend to take my position as a third party.
Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti.
- Tom admitted that it was partially his fault.
Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı.
- This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim.
- I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.
Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
- Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
İngilizcede dilin sekiz ana bölümü vardır:isim,fiil,sıfat,zarf,zamir,edat,bağlaç ve son olarak ünlem.
- In English there are eight main parts of speech: noun, verb, adjective, adverb, pronoun, preposition, conjunction and finally interjection.
Kuran'da Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın doğumu hakkında bir bölüm vardır.
- In the Quran there is a part about Saint Mary and the birth of Jesus Christ.
Tom günün daha iyi bir kısmı boyunca rapor üzerinde çalıştı.
- Tom worked on the report for the better part of the day.
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
O, partiye geç geldi.
- He appeared at the party late.
Hastalıktan dolayı partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
- I have no idea why you want to part with that.
O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
- He had to part with his house.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Tom zaten görevini yaptı.
- Tom has already done his part.
Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.
- A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
- Who was at the party beside Jack and Mary?
Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı.
- Tom budgeted three hundred dollars for the party.
Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.
- These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.
Ben tam ödemeyi kısmi ödemeye tercih ederim.
- I prefer payment in full to payment in part.
Tom evine yakın kısmi-zamanlı bir iş buldu.
- Tom found a part-time job near his home.
Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
- Tom wasn't feeling particularly talkative.
Susie iyi hissetmediği için oyuna katılamadı.
- Susie was unable to take part in the game because she wasn't feeling well.
Şans hayatınızda önemli bir rol oynar.
- Luck plays an important part in your life.
TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
- TV plays an important part in everyday life.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
- Tom, Mary and John shared the cost of the party.
Yedek parçaları birer birer inceledi.
- He examined the spare parts one by one.
Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
- Tom is making spare parts in a car factory.
O, kentin güney kesiminde yaşıyor.
- He lives in the southern part of the city.
Evim şehrin kuzey kesiminde.
- My house is in the northern part of the city.
Partiye gelen herkes yiyecek ve içeceğe kendi katkılarını getirmeliler.
- Everyone coming to the party must bring their own contribution to the food and drink.
O kürk ceketini elden çıkarmak zorundaydı.
- She had to part with her fur coat.
Tom parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.
- Tom lost no time in parting with the money.
Bir hırsızlar çetesi bu semtte çalışır.
- A gang of thieves works these parts.
Gold Coast Deputy Mayor David Power took a parting shot at the Crime and Misconduct Commission and his council enemies as he announced his bombshell resignation today.
The parts of a chainsaw include the chain, engine, and handle.
I run the canoe into a deep dent in the bank that I knowed about; I had to part the willow branches to get in; and when I made fast nobody could a seen the canoe from the outside.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
I want my part of the bounty.
Fred was part owner of the car.
The first violin part in this concerto is very challenging.
We cannot make a plodding and sensible community—a Holland or a Pennsylvania—out of a national personality which, whether by harsh circumstance or native tendency, is now part genius, part fanatic, and part hard-headed materialist.”.
The part of his hair was slightly to the left.
He left three sonnes, his famous progeny, / Borne of faire Inogene of Italy; / Mongst whom he parted his imperiall state .
to do one’s part.
the Faery knight / Besought that Damzell suffer him depart, / And yield him readie passage to that other part.
Please turn to Part I, Chapter 2.
The mixture comprises one part sodium hydroxide and ten parts water.