Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
- Music is an important part of my life.
Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
- This factory manufactures automobile parts.
İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim.
- I visited many parts of England.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
- This theory consists of three parts.
Parti Mac tarafından organize edildi.
- The party was organized by Mac.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
- Both parties opposed war.
Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum.
- I'm sorry. I'm partly responsible for it.
Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı.
- This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
Yarın partiye gelecekmisin?
- Will you come to the party tomorrow?
Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim.
- I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.
Tom günün daha iyi bir kısmı boyunca rapor üzerinde çalıştı.
- Tom worked on the report for the better part of the day.
Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
- The upper part of the mountain is covered with snow.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
- I try to do my part to help the community.
Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
- I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
- The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
- I will love you for better for worse till death us do part.
Parti için sandalyeler ayırtıldı.
- The seats were reserved for the party.
Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.
- No one was in a hurry to leave the party.
Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi.
- The day came at last when he had to part from her.
Tom evine yakın kısmi-zamanlı bir iş buldu.
- Tom found a part-time job near his home.
Tom'un kısmi-zamanlı işi pizza teslimatıydı.
- Tom's part-time job is delivering pizzas.
Güneş tutulmaları tam ya da bölümlü olabilir.
- Lunar eclipses can be total or partial.
Kuran'da Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın doğumu hakkında bir bölüm vardır.
- In the Quran there is a part about Saint Mary and the birth of Jesus Christ.
Vücudunuzun başka herhangi bir yerinde ağrı hissediyor musunuz?
- Do you feel pain in any other part of your body?
Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
- Tom wasn't feeling particularly talkative.
Şans hayatınızda önemli bir rol oynar.
- Luck plays an important part in your life.
Tom bir denizci rolü oynadı.
- Tom acted the part of a sailor.
Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
- Tom, Mary and John shared the cost of the party.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Yedek parçaları birer birer inceledi.
- He examined the spare parts one after another.
Bu araba için yedek parça alamam.
- I can not buy spare parts for this car.
Evim şehrin kuzey kesiminde.
- My house is in the northern part of the city.
Japonya Asya'nın doğu kesiminde yer almaktadır.
- Japan is in the eastern part of Asia.
Partiye gelen herkes yiyecek ve içeceğe kendi katkılarını getirmeliler.
- Everyone coming to the party must bring their own contribution to the food and drink.
O borca batmıştı ve evini elden çıkarmak zorundaydı.
- He was deep in debt and had to part with his house.
Bunu elden çıkarmak istediğinden emin misin?
- Are you sure you want to part with that?
O, parti için giyindi.
- She dressed up for the party.
Hastalıktan dolayı partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
Bir hırsızlar çetesi bu semtte çalışır.
- A gang of thieves works these parts.
Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum.
- I'm sorry. I'm partly responsible for it.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
- I partly agree with you.
Menünün her bir bölümünden bir yiyecek seç.
- Choose a food from each part of the menu.
O, gelirinin önemli bir bölümünü gıdaya harcıyor.
- She spends a major part of her income on food.
Adanın her parçası incelendi.
- Every part of the island has been explored.
Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
- Music is an important part of my life.
Diğerleri gönüllü iş yaparken bazıları yarı zamanlı çalışmaya devam eder.
- Some continue to work part time, while others do volunteer work.
Annem yarı zamanlı çalışmama itiraz etti.
- My mother objected to my working part time.
Bu restoranın hissedarıyım.
- I'm part owner of this restaurant.
Yarım günlük bir işim var.
- I have a part-time job.
Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi.
- The day came at last when he had to part from her.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
- I have no idea why you want to part with that.
O evlendiği için, o sekreterinden ayrılmak zorunda kaldı.
- He had to part with his secretary because she got married.
O kürk ceketini elden çıkarmak zorundaydı.
- She had to part with her fur coat.
O borca batmıştı ve evini elden çıkarmak zorundaydı.
- He was deep in debt and had to part with his house.
Bu çiçek Hokkaido'nun farklı bölgelerinde bulunur.
- This flower is found in different parts of Hokkaido.
Fransızca Fransa'nın yanı sıra İtalya bölgelerinde konuşulur.
- French is spoken in parts of Italy as well as in France.
Tamir faturası parçaları ve işçiliği kapsıyor.
- The repair bill includes parts and labor.
Yedek parçaları birer birer inceledi.
- He examined the spare parts one after another.
Bana kalırsa benim itirazım yok.
- For my part, I have no objection.
Bana kalırsa, umurumda değil.
- I, for my part, don't care.
Bir hırsızlar çetesi bu semtte çalışır.
- A gang of thieves works these parts.
Tom pastayı üç eşit parçaya böldü.
- Tom divided the pie into three equal parts.
Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
- Tom is making spare parts in a car factory.
Boşanma genellikle acı bir ayrılıktır.
- Divorce is generally a painful parting.
The parts of a chainsaw include the chain, engine, and handle.
I run the canoe into a deep dent in the bank that I knowed about; I had to part the willow branches to get in; and when I made fast nobody could a seen the canoe from the outside.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
I want my part of the bounty.
Fred was part owner of the car.
The first violin part in this concerto is very challenging.
We cannot make a plodding and sensible community—a Holland or a Pennsylvania—out of a national personality which, whether by harsh circumstance or native tendency, is now part genius, part fanatic, and part hard-headed materialist.”.
The part of his hair was slightly to the left.
He left three sonnes, his famous progeny, / Borne of faire Inogene of Italy; / Mongst whom he parted his imperiall state .
to do one’s part.
the Faery knight / Besought that Damzell suffer him depart, / And yield him readie passage to that other part.
Please turn to Part I, Chapter 2.
The mixture comprises one part sodium hydroxide and ten parts water.
We all have a part to play.
Argument structure is thus considered to be part and parcel of the information associated with lexical, syntactically atomic verbs.
The pair parted company and Stephen rejoined Mr Bloom who, with his practised eye, was not without perceiving that he had succumbed to the blandiloquence of the other parasite. Alluding to the encounter he said, laughingly, Stephen, that is:.
I really love this new stereo system but I'm not willing to part with the cash to buy it.
The better part of valour is discretion; in the which better part, I have saved my life.
She talked about her kids, for the most part.
We were going to cast him in our new movie but unfortunately he didn't look the part.
We intend being at Leamington before long, unless some change in the weather should make our stay in these parts more tolerable.
He was a man of great parts but little virtue.
We see the world piece by piece, as the sun, the moon, the animal, the tree; but the whole, of which these are shining parts, is the soul. — Ralph Waldo Emerson, The Over Soul, 1841.
They had cake and ice cream, but he did not take part.
He declined to take part in the meeting because he did not feel he had anything to add.
... They're part of the whole history, and then... They're gone. They're gone. ...
... And part of the way to do it is to not give tax breaks to companies that are shipping ...