parlatılmamış

listen to the pronunciation of parlatılmamış
Турецкий язык - Английский Язык
unkempt
unpolished
parla
shone

My father polished his car till it shone. - Babam parlayıncaya kadar arabasını cilaladı.

The sun shone brightly. - Güneş parlak bir şekilde parladı.

parla
{f} shine

She had her shoes shined. - O, ayakkabılarını parlattı.

Give my shoes a good shine. - Ayakkabılarımı iyice parlat.

parla
{f} glisten
parla
{f} blaze
parla
{f} sparkle

Her eyes sparkled like diamonds. - Onun gözleri elmas gibi parladı.

Mary's eyes sparkled like diamonds. - Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.

parla
{f} shining

That actress is the shining star in the company. - O aktris şirketteki parlayan yıldızdır.

We saw the first star shining in the sky. - Biz gökyüzünde parlayan ilk yıldızı gördük.

parla
{f} glistening
parla
flame

The logs flamed brightly. - Kütükler parlak şekilde alev alev yandı.

parla
coruscate
Шведский Язык - Турецкий язык

Определение parlatılmamış в Шведский Язык Турецкий язык словарь

pärla
boncuk
pärla
sedef
pärla
inci
Итальянский Язык - Турецкий язык

Определение parlatılmamış в Итальянский Язык Турецкий язык словарь

parla
konuşuyor

Tom ve Mary Fransızca konuşuyorlardı ama John odaya girince ingilizceye döndüler. - Tom e Mary stavano parlando francese ma quando Tom è entrato nella stanza sono tornati all'inglese.

Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak. - Domani a quest'ora starà parlando con la sua famiglia.

parlatılmamış
Избранное