My father polished his car till it shone.
- Babam parlayıncaya kadar arabasını cilaladı.
The stars shone in the sky.
- Yıldızlar gökyüzünde parladı.
The light shines in the darkness.
- Işık karanlıkta parlar.
She had her shoes shined.
- O, ayakkabılarını parlattı.
Her eyes sparkled like diamonds.
- Onun gözleri elmas gibi parladı.
Mary's eyes sparkled like diamonds.
- Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.
The moon is shining brightly tonight.
- Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.
We saw the first star shining in the sky.
- Biz gökyüzünde parlayan ilk yıldızı gördük.
The logs flamed brightly.
- Kütükler parlak şekilde alev alev yandı.
Tom ve Mary Fransızca konuşuyorlardı ama John odaya girince ingilizceye döndüler.
- Tom e Mary stavano parlando francese ma quando Tom è entrato nella stanza sono tornati all'inglese.
Sen kimsin ki benimle böyle konuşuyorsun?
- Chi sei tu per parlarmi in questo modo?