They did not break apart easily.
- Onlar kolaylıkla parçalamadı.
It looks like your hard disk is fragmented.
- Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.
The fruit must be finely fragmented, before it can go into the press.
- Meyve prese girmeden önce güzel parçalanmış olmalıdır.
Sami dismembered the body.
- Sami cesedi parçaladı.
I don't know what's worse: being dismembered or suffocated.
- Hangisi daha kötü bilmiyorum: parçalara ayrılmak veya boğulmak.
Sami was torn to shreds by a cougar.
- Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
Tom shredded the lettuce.
- Tom marulu parçaladı.
Fragments of the mirror were scattered on the floor.
- Ayna parçaları zemin üzerinde dağıldı.
He tried to put the fragments of a broken vase together.
- O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.