He got a new CD player yesterday.
- O dün yeni bir CD oynatıcı aldı.
Your software should be up-to-date to play the video.
- Videoyu oynatabilmeniz için yazılımınız güncel olmalı.
I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
It is dangerous for children to play in the street.
- Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir.
I like playing football.
- Futbol oynamayı severim.
He is fond of playing tennis.
- O, tenis oynamaya düşkün.
She didn't want him to play poker.
- O, onun poker oynamasını istemedi.
One thing you should know about me is that I play poker every Friday night.
- Benim hakkımda bilmen gereken bir şey her cuma gecesi poker oynamamdır.
I'm feeling a little frisky.
- Kendimi biraz oynak hissediyorum.
You think you can toy with me, but I don't play games.
- Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.
Don't toy with her affections.
- Onun duyguları ile oyun oynama.
Don't play with that gun. It's not a toy.
- O silahla oynama, o bir oyuncak değil.
Children play with toys.
- Çocuklar oyuncakları ile oynarlar.