Tom'un hevesini seviyorum.
- I love Tom's enthusiasm.
Tom Mary'nin çoşkusunu anlamıyor.
- Tom doesn't share Mary's enthusiasm.
O coşku ile dinlendi.
- He was listened to with enthusiasm.
Tom senin coşkunu paylaşmaz.
- Tom doesn't share your enthusiasm.
Ben de senin heyecanını paylaşmıyorum.
- I don't share your enthusiasm.
Çocuklar heyecanla çamurda oynadılar.
- The children played in the mud with enthusiasm.