Onlardan beşi bana saldırdı ama onların hepsinin üstesinden geldim.
- Five of them attacked me, but I overcame them all.
Tom sonunda utangaçlığının üstesinden geldi ve Mary'nin onunla çıkmasını istedi.
- Tom finally overcame his shyness and asked Mary to go out with him.
Veri açığının üstesinden gelmek için, basit bir yöntem geliştirdim.
- In order to overcome the data gap, I developed a simple methodology.
Zayıflıklarının üstesinden gelmek zor değil.
- It isn't hard to overcome your weaknesses.
Öncüler bir dizi engelin üstesinden geldiler.
- The pioneers have overcome a series of obstacles.
Birçok zorluğun üstesinden gelmek zorundayız.
- We have to overcome many difficulties.
Utangaçlığımı atlatmaya çalıştım, ama boşuna.
- I have tried to overcome my shyness, but to no avail.
thenne he sente for the quene and sone she was come, and she maade grete Joye of the ouercomynge of that bataille.
By and by fumes of brandy began to fill the air, and climb to where I lay, overcoming the mouldy smell of decayed wood and the dampness of the green walls.