otherwise than that; that not; commonly, after a negative, with that

listen to the pronunciation of otherwise than that; that not; commonly, after a negative, with that
Английский Язык - Турецкий язык

Определение otherwise than that; that not; commonly, after a negative, with that в Английский Язык Турецкий язык словарь

but
(İnşaat) fakat

Onun favori beyzbol takımı Devler'dir, fakat o Aslanlar'ı da seviyor. - His favorite baseball team is the Giants, but he also likes the Lions.

Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi. - The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.

but
ancak

Beş mahkûm yeniden tutuklandı, ancak diğer üçü hâlâ serbest. - Five prisoners were recaptured, but three others are still at large.

Partiye gidebilirsin, ancak gece yarısına kadar eve olmalısın. - You may go to the party, but you must be home by midnight.

but
conj. fakat
but
hariç

Tom mutfak lavabosu hariç her şeyi paketlemiş gibi görünüyor. - Tom seems to have packed everything but the kitchen sink.

Tom hariç herkes oradaydı. - Everyone but Tom was there.

but
halbuki
but
ama

Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. - This is a good book, but that one is better.

Büyük bedenimiz var, ama o renk mevcut değil. - We have the extra-large size, but not in that color.

but
-den başka
but
ki
but
hiç olmazsa

Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi. - Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.

but
{i} itiraz

Benim de itirazım yok, ama bunun lehinde değilim. - I have no objection, but I'm not in favor of it, either.

Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti. - Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.

but
gene de
but
yani

Tom ve Mary'nin yaklaşık 20 tane çocukları var, yani onlar kesin sayısı konusunda tam olarak emin değiller. - Tom and Mary have about 20 children, but they're not quite sure of the exact number.

Yani onlardan biri gitmek zorunda. Ama hangi biri? - That means one of them will have to go. But which one?

but
(zarf) sadece, yalnızca, hiç olmazsa, yani
but
olmasaydı

Ama yardımın olmasaydı, ben başarısız olurdum. - But for your help, I would have failed.

Yardımın olmasaydı, zorlukla baş edemezdim. - But for your help I could not have got over the hardship.

but
rağmen

Onun bazı hataları var ama buna rağmen ben onu seviyorum. - He has some faults, but I like him none the less.

Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir. - His story may sound false, but it is true for all that.

but
başka

Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor. - The girl did nothing but cry.

Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu. - There was nothing but an old chair in the room.

but
No if s or buts! itiraz yok! all but gayri az kalsın
but
yalnız

Marko yalnızca İngilizce değil Almanca da okudu. - Mariko studied not only English but also German.

Tom Mary'yi yalnız bırakma fikrinden nefret etti fakat işe gitmek zorundaydı. - Tom hated the idea of leaving Mary alone, but he had to go to work.

Английский Язык - Английский Язык
but
otherwise than that; that not; commonly, after a negative, with that

    Расстановка переносов

    oth·er·wise than that; that not; commonly, af·ter a negative, with that

    Произношение

Избранное