Belgelerin yığınını eşit şekilde böl, ve onları birer birer odanın her iki tarafına koy.
- Divide the pile of documents equally, and take them one by one to either side of the room.
O her iki eliyle yazabilir.
- He can write with either hand.
Ebeveynlerinden hiçbirine benzemez.
- He doesn't resemble either of his parents.
Onlardan hiçbirini tanımıyorum.
- I don't know either of them.
Bu benim değil. Benim de değil.
- This isn't mine. It's not mine either.
Mary güzel değil, fakat çirkin de değil.
- Mary's not pretty, but she isn't ugly, either.
İkisinden biri gitmeli.
- Either of the two must go.
Bunların ikisinden birine sahip olabilirsiniz, fakat ikisine birden değil.
- You can have either of these, but not both.
İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.
- If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.
Ray, Gary'nin hikayesini desteklemek istiyordu fakat polisler onların ikisininde gerçeği söylediklerine ikna olmamışlardı.
- Ray was willing to corroborate Gary's story, but the police were still unconvinced that either of them were telling the truth.
İki kitaptan herhangi birini alabilirsin.
- You may take either of the two books.
Ben, onlardan herhangi birini sevmiyorum.
- I don't like either of them.
İki kızın her birini tanıyor musun?
- Do you know either of the two girls?