Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be two places at once.
Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be at two places at once.
Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
- When she was a student, she went to the disco once only.
Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
- When he was a student, he went to the disco only once.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
Birdenbire, tiz bir çığlık duydum.
- All at once, I heard a shrill cry.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
- You must not forget to write to your parents at least once a month.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Once a strategic plan is developed, strategic managers must manage the startegic momentum.
Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
- People rarely come to see you once you are retired.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Biz hemen başlamalıyız.
- We must start at once.
Bizim için sürpriz oldu, o hemen yeniden hayata döndü.
- To our surprise, she revived at once.
Tom bir defa daha komadaydı.
- Tom was once again comatose.
Tom bir defa daha fiyat etiketine baktı.
- Tom looked at the price tag once again.
Onu bir kez daha yapmayı dene.
- Try doing it once more.
Lütfen onu bir kez daha söyleyin.
- Please say it once more.
Lütfen onu bir kez daha tekrarlar mısın?
- Could you please repeat it once again?
Fransa ve İngiltere bir kez daha savaştaydı.
- France and Britain were at war once again.
Bari hemen başlayalım.
- We may as well start at once.
Biz hemen başlamalıyız.
- We must start at once.
Resimde gördükten sonra, onu derhal tanıdım.
- Having seen him in the picture, I recognized him at once.
Start derhal yapılmalı.
- A start should be made at once.
Ekonomi tekrar sarsıntıya girdi.
- The economy is in turmoil once again.
Onu Fransızca bir kez daha tekrar söyle.
- Please say that once again in French.
O ilk ve son olarak girişiminden vazgeçti.
- He gave up his attempt once for all.
Tom arada bir buraya gelir.
- Tom comes here once in a while.
Onu arada bir görürüm.
- I see him once in a while.
Ara sıra sinemaya giderim.
- I go to the movies once in a while.
Ara sıra tenis oynarım.
- I play tennis once in a while.
Bir zamanlar güzel bir prenses varmış.
- Once upon a time, there was a beautiful princess.
Bir zamanlar İngiltere'de kötü bir kral vardı.
- Once upon a time, there was a bad king in England.
the skeletal remnants of once-living corals.
O haftada bir kez pazara gitti.
- She went to the market once a week.
Haftada bir kez sinemaya gider.
- She goes to the movies once a week.
Hükümet son olarak kendi ordusunu güçlendirmelidir.
- The government should strengthen their army once and for all!
O son olarak girişiminden vazgeçti.
- He gave up his attempt once and for all.
En kısa zamanda buradan ayrılmak istiyorum.
- I want to leave here as soon as possible.
En kısa zamanda bunu yapmaya çalışacağız.
- We'll try to do that as soon as possible.
Onu yapar yapmaz onun bir hata olduğunu fark ettim.
- I realized it was a mistake as soon as I did it.
Bunu yapar yapmaz akşam yemeği hazırlığına başlamanı istiyorum.
- As soon as you have done that, I would like you to start preparing supper.
Aniden gökyüzü karardı ve yağmur başladı.
- All at once the sky became dark and it started to rain.
Aniden bir patlama oldu.
- All at once there was an explosion.
Bir kereliğine Tom'a katılıyorum.
- For once, I agree with Tom.
Kahretsin, yine treni kaçırdım.
- Shit, once again I missed the train!
Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar.
- Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances.
Hep birden koşmaya başladılar.
- They began to run all at once.
Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
Bu birdenbire olmadı.
- It didn't happen all at once.
Aniden bir patlama oldu.
- All at once there was an explosion.
Aniden gökyüzü karardı ve yağmur başladı.
- All at once the sky became dark and it started to rain.
Gemi hareket eder etmez, onu deniz tuttu.
- As soon as the ship began to move, he got seasick.
Tom Mary'nin artık dinlemediğini fark eder etmez konuşmayı durdurdu.
- Tom stopped talking as soon as he noticed Mary wasn't listening anymore.
Bu e-postayı görür görmez lütfen hemen cevapla.
- As soon as you see this E-mail please reply right away.
Tartışma sona erer ermez, ben hemen ofisten ayrıldım.
- As soon as the argument ended, I left the office forthwith.
Aynı zamanda iki şeyi yapamazsın.
- You can't do two things at once.
Aniden gökyüzü karardı ve yağmur başladı.
- All at once the sky became dark and it started to rain.
Aniden bir silah sesi duyduk.
- All at once we heard a shot.
Bir kerelik hatalı olduğunuzu umalım.
- Let's hope you're wrong for once.
Tom eskiden bir banka katibiydi.
- Tom was formerly a bank clerk.
Tom biraz fazla kiloludur ama o eskiden oldukça iyi bir atletti.
- Tom's a bit overweight, but formerly he was quite a good athlete.
Sibirya Demiryolu, dünyadaki bir defada en uzun ve en iyi bilinen demiryoludur.
- The Siberian Railway is at once the longest and best known railway in the world.
Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma.
- Don't try to do all these things at once.
Alice calls us every now and then.
Bir kerelik hatalı olduğunuzu umalım.
- Let's hope you're wrong for once.
Bir kereliğine Tom'a katılıyorum.
- For once, I agree with Tom.
Onlar hepsi birden gülmeye başladılar.
- All at once they began to laugh.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Aynı anda kaç tane iş yapabilirsin?
- How many jobs can you do at once?
İki şeyi aynı anda yapamam.
- I can't do two things at once.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Birdenbire, tiz bir çığlık duydum.
- All at once, I heard a shrill cry.
Tom ve ben ara sıra süpermarkette birbirimize rastlıyoruz.
- Tom and I run into each other at the supermarket every once in a while.
Ara sıra Esperanto çalışıyorum.
- Every once in a while I study Esperanto.
Neden bir kez olsun kibar olamıyorsun?
- Why can't you be nice for once?
Hayatımda bir kez, doğru bir şey yapmak istiyorum.
- For once in my life, I'd like to do something right.
Bir katır kadar inatçısın! Bu sefer onun haklı olduğunu kabul et.
- You are as stubborn as a mule! For once, accept that she is right.
Sadece bu seferlik bir istisna yapacağım.
- Just this once, I'll make an exception.
Sadece bu seferlik seni affedeceğim.
- I'll forgive you just this once.
We'll get a move on once we find the damn car keys!.
I have only once eaten pizza.
He was once the most handsome man around.
They replaced the door, in hopes of correcting the sticking and squeaking once and for all.
I send her a note once in a while to let her know I'm thinking of her.
Have you changed a tyre before? — Yes, once or twice.
a once-in-a-lifetime opportunity to travel the world.
When all at once I saw a crowd, A host, of golden daffodils - William Wordsworth, Daffodils.
Tell the doctor to come at once. She is having a baby.
He tried to eat four cookies at once.
For once in her life she was surprised out of her reserve; she caught her girl in her arms and crushed her and her flowers against her heart, kissing the bright hair and sweet face warmly.
Look at Carpenters! . . . In old times it was a proverb Measure twice, and cut once..
Mr. Paz noted that since the onset of the credit crisis, eBay, like other companies, hasn’t been able to measure twice and cut once..
... It's not something you just do once. ...
... Once that infrastructure comes in, and we hope it's now a ...