Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.
- Tom put his wallet on top of the dresser.
Bu kitabı diğerlerinin üstüne koy.
- Put this book on top of the others.
Kedi masanın üstünde oturuyor.
- The cat is sitting on top of the table.
Tom silahını buzdolabının üstündeki kurabiye kavanozuna sakladı.
- Tom hid the gun in the cookie jar on top of the refrigerator.
Ne zaman bir dağın tepesinde olsam kendimi minnettar hissediyorum.
- Whenever I'm on top of a mountain, I feel grateful.
Dağın tepesindeki hava çok inceydi.
- The air on top of the mountain was very thin.
I have sorted out the problems and am now on top of the situation.
. . and on top of all that, I got a puncture!.