Kahvemi üstünde bol köpüklü severim.
- I like my coffee with lots of foam on the top.
Tepenin üstünde durdu.
- They stood on the top of the hill.
Dağın tepesinde bir kule vardı.
- There was a tower on the top of the mountain.
Dağın tepesinde bir kale vardı.
- There used to be a castle on the top of the mountain.
Biz her zaman altta değil ve üstte olabilir miyiz?
- May we always be on top and not at the bottom.
Kayakları arabanın üstüne koydu.
- He put the skis on top of the car.
Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
- A house is built on top of a solid foundation of cement.
At the end of the season, Manchester United came out on top.
... to put to the top of the search rankings. ...
... in a race to the top for our youngest children and as congress decides ...