Televizyon olmadan yaşayamam.
- I can't live without a TV.
Farragut, New Orleans'ı savaş olmadan ele geçirdi.
- Farragut captured New Orleans without a fight.
Mütevazilik olmaksızın cesaret tehlikeli bir oyundur.
- Without humility, courage is a dangerous game.
Dan'in idam cezası şartlı tahliye olmaksızın ömür boyu hapse çevrildi.
- Dan's death sentence was commuted to life in prison without parole.
O olmadan bunu yapamayız.
- We can't do this without him.
Biz o olmadan gitmek zorunda kalabiliriz.
- We may have to go without her.
Tom Mary'nin onsuz yaşayabileceğini sanmıyor.
- Tom doesn't think Mary can live without him.
Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
- You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
Kataloglardan sipariş verme evden ayrılmanızı gerektirmeden size zaman para kazandırır.
- Ordering from catalogs saves you time and money without requiring you to leave the house.
Tom sizin izniniz olmadan gitmedi.
- Tom wouldn't leave without your permission.
Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.
- It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat.