Tom got extraordinary grades.
- Tom'un olağanüstü dereceleri var.
Tom is an athlete with extraordinary strength.
- Tom olağanüstü gücü olan bir atlettir.
I thought it was incredible.
- Onun olağanüstü olduğunu düşündüm.
It was an incredible place.
- Olağanüstü bir yerdi.
Tom lived in a spectacularly beautiful place.
- Tom olağanüstü manzaralı güzel bir yerde yaşadı.
The view from the mountain top was spectacular.
- Dağın tepesinden manzara olağanüstüydü.
I've done nothing exceptional.
- Olağanüstü bir şey yapmadım.
This is an exceptional rosé wine.
- Bu olağanüstü bir roze şaraptır.
Tom and Mary have an extraordinarily happy marriage.
- Tom ve Mary'nin olağanüstü mutlu bir evlilikleri var.
Tom was extraordinarily handsome.
- Tom olağanüstü yakışıklı idi.
You've done remarkable things here, Tom.
- Burada olağanüstü şeyler yaptın, Tom.
You're a remarkable person.
- Sen olağanüstü bir insansın.
They are the extreme cases.
- Onlar olağanüstü durumlar.
Iceland was fantastic.
- İzlanda olağanüstüydü.
Ichiro is an outstanding baseball player.
- Ichiro olağanüstü bir beyzbol oyuncusu.
Maria makes an outstanding mayonnaise.
- Maria olağanüstü bir mayonez yapar.
Given the right conditions, compost worms can reproduce at a phenomenal rate.
- Doğru koşullar göz önüne alındığında, kompost solucanları olağanüstü bir hızla üretebilir.
Guglielmo is the best student I know. He learns instantly and has a phenomenal memory.
- Guglielmo bildiğim en iyi öğrencidir. O anında öğrenir ve olağanüstü bir hafızaya sahiptir.
The resemblance is uncanny.
- Benzerlik olağanüstü.
I have to go to a special meeting.
- Olağanüstü bir toplantıya gitmem gerekiyor.
Tom lived in a spectacularly beautiful place.
- Tom olağanüstü manzaralı güzel bir yerde yaşadı.