I go to school by bus.
- Okula otobüs ile giderim.
I met Tom on my way to school.
- Okula giderken Tom ile karşılaştım.
She took care to school her expression, not giving away any of her feelings.
Please follow the school rules.
- Lütfen okul kurallarına uyun.
You don't go to school on Sunday, do you?
- Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
Tom's parents worked hard to send him to private school.
- Tom'un ebeveynleri onu özel okula göndermek için çok çalıştı.
How much was it costing you per month to send Tom to boarding school?
- Tom'u yatılı okula göndermek sana her ay ne kadara mal oluyordu?
Tom taught French at a small college.
- Tom küçük bir okulda Fransızca öğretti.
Unfortunately, I had to drop out of college because I couldn't afford the tuition.
- Maalesef okul ücretini göze alamadığım için üniversiteyi bırakmak zorunda kaldım.
There used to be a coffee shop near the school.
- Okula yakın bir kahvehane vardı.
I go by that shop every morning on my way to school.
- Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.
Tom isn't old enough to go to school.
- Tom okula gitmek için yeterince yaşlı değildir.
The trouble is that my son does not want to go to school.
- Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.