Ne kadar uzun süre beklediysek, o kadar daha sabırsız olduk.
- The longer we waited, the more impatient we became.
Ailesini görmek için sabırsızlanıyordu.
- She was impatient to see her family.
Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.
- Children are often impatient and restless.
Tom çok sabırsız, sinirli bir kişi.
- Tom's a very impatient, angry person.
Olmak ya da olmamak; O büyük bir sorun.
- To be or not to be; That is a big question.
Sanırım kaba olmamak en iyisi.
- I think it is best not to be impolite.