Öyle haksız bir öneriyi reddetmeliydin.
- You should've rejected such an unfair proposal.
Yabancı ürünlere haksız tarifeler uygulanmaktadır.
- Unfair tariffs are imposed on foreign products.
Tom Mary'ye taraflı davrandığını söyledi.
- Tom told Mary that she was being unfair.
Onlar onu haksızca suçladılar.
- They accused him unfairly.
Sana haksızca davranıldığını hissediyorsun.
- You feel you've been treated unfairly?
Senin eleştirin çok insafsız.
- Your criticism is very unfair.
Tom Mary'yi insafsızca suçladı.
- Tom accused Mary unfairly.