O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi.
- At that time, Mexico was not yet independent of Spain.
O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
Sonunda soğuk algınlığın bitti mi?
- Are you over your cold yet?
Sonunda gerçeği öğrenecek.
- He is yet to know the truth.
Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim.
- As yet, I have not completed the sweater.
Şimdiye kadar ondan bir kelime duymadım.
- I have not heard a word from him as yet.
Elvis'in şu anda yaşadığına inanıyorum.
- I believe Elvis yet lives.
Şu anda hiç planın var mı?
- Do you have any plans yet?
Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.
- The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.
Hangi yöntemin daha iyi olduğunu henüz tartışmadık.
- We have not yet discussed which method is better.
Yine de ona pişman olacaksın.
- You will yet regret it.
Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.
- At present, consensus has yet to be reached.
Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.
- Tom's already here, but Bill hasn't come yet.
Uzun süredir Fransızca öğreniyorum ama henüz akıcı değilim.
- I've been studying French for a long time, but I'm not yet fluent.
Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
- Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
Ülke bölünür ancak dağlar ve ırmaklar vardır.
- The country is divided, yet there are mountains and rivers.