Romanın son sayfasını henüz okumadım.
- I haven't read the final page of the novel yet.
Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar.
- Scientists haven't found a cure for cancer yet.
Sonunda soğuk algınlığın bitti mi?
- Are you over your cold yet?
Sonunda gerçeği öğrenecek.
- He is yet to know the truth.
Şimdi vardım. Valizimi bile henüz boşaltmadım.
- I've just arrived. I haven't even emptied my suitcases yet.
Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim.
- As yet, I have not completed the sweater.
Şu anda hiç planın var mı?
- Do you have any plans yet?
Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.
- At present, consensus has yet to be reached.
Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.
- The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.
Tom'un üçüncü evliliği mutsuzdu ve hâlâ bir kez daha boşanmayı düşünüyordu.
- Tom's third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce.
Yine de ona pişman olacaksın.
- You will yet regret it.
Kompozisyonun yine de en iyisi.
- Your composition is the best yet.
Bay Saito'yu simaen biliyorum ama henüz onunla tanışmadım.
- I know Mr. Saito by sight, but I haven't met him yet.
Uzun süredir Fransızca öğreniyorum ama henüz akıcı değilim.
- I've been studying French for a long time, but I'm not yet fluent.
Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar.
- Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.
Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
- Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.