The surface of the object is fairly rough.
- Nesnenin yüzeyi oldukça pürüzlü.
Can you describe the object?
- Nesneyi tarif edebilir misiniz?
I think I'm objective.
- Nesnel olduğumu düşünüyorum.
Newton discovered that a force is required to change the speed or direction of movement of an object.
- Newton gücün bir nesnenin hareket hızını ya da yönünü değiştirmek için gerekli olduğunu keşfetti.
Not all verbs require an object.
- Fiillerin hepsi bir nesneye ihtiyaç duyuyor değildir.
We can see distant objects with a telescope.
- Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.
Gravity causes objects to have weight.
- Nesnelerin ağırlığının sebebi yer çekimidir.
Tom does not know the difference between a subject and an object.
- Tom özne ve nesne arasındaki farkı bilmez.
Are we subjects or objects in this process?
- Bu süreçte biz özne miyiz, yoksa nesne miyiz?
Uranus has eleven known rings, which contain dark, boulder-sized particles.
- Uranus'un kara, kaya parçaları şeklinde nesneleri içeren, onbir bilinen halkası vardır.
People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
- İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
The first item on Tom's list of things to take with him on his trip is his mobile phone recharger.
- Tom'un yolculuğu sırasında yanına alacağı şeylerin listesinde ilk nesne cep telefonu şarjıydı.