Tom actually hardly ever studies.
- Tom aslında neredeyse hiç çalışmıyor.
He hardly studies chemistry.
- O, neredeyse hiç kimya çalışmaz.
I could scarcely breathe.
- Neredeyse hiç nefes alamadım.
He scarcely ever watches TV.
- O, neredeyse hiç tv izlemez.
There's hardly any hope that he'll win the election.
- Onun seçimi kazanacağına dair neredeyse hiç umut yok.
I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç param yok.